100 YILLARDIR DEĞİŞMEYEN KOMPLOLAR VE EMPERYALİZM ( SÖMÜRÜ DÜZENİ) HA ÇANAKKALE Savaşı, HA UKRANYA KRİZİ,... DEĞİŞMEYEN TARİH
SAVAŞ VE PROPAGANDA
Propaganda, bireyler, kurumlar, şirketler, devlet organları, liderler,... tarafından yapılan ve insanların davranışlarını arzu edilen bir şekilde etkilemeyi, manipüle etmeyi hedefleyen ve önceden iyi düşünülmüş, tasarlanmış, tanımlanmış bir iletişim biçimi olarak tarif edilmektedir.
Propaganda öylesine hayatın içerisinde yer almaktadır ki, çoğumuz bunun farkında bile değilizdir.
Propaganda kavramının en önemli amacı "etkileme" diğeri "manipülasyon” dur.
Propagandanın görevi, taraftar toplamak, kitlelerin dikkatini belirli olaylar, ihtiyaçlar ve gerekler üzerine çekmektir.
Propaganda, duygulara ve birazda akla hitap etmelidir. Halkın anlayacağı alanda yapılmalıdır. Manevi seviyesini, hitap ettiği topluluğun içindeki en dar kafalıların bile anlayacağı düzeyde tutmalıdır.
Bu şartlar içinde, taraftar olması istenilen kimseler ne kadar çoksa propagandanın manevi seviyesi de o kadar aşağı olmalıdır.
Propagandanın bilimsel bakımdan içeriği ne kadar yalın ise ve toplumun duygularına ne kadar başvurursa, başarısı da o kadar kesin olur.” (Hitler)
PROPAGANDA VE ANZAK’LAR
GELİBOLU’YA TÜRKLERLE SAVAŞMAYA NASIL VE NEDEN GELDİLER ?
Avustralya’ya gittiğim ilk 1988 yıllarında oraya önceden ODTÜ den mezun bir grubun bir toplantısına katıldım. Bu grubun liderinin organize ettiği birkaç toplantıda sosyalizm tartışılıyordu.
Bu grubun liderinin organize ettiği bir etkinlik sayesinde bir tiyatro oyununu izledim. Oyunda 1915 Ocak ayında pikniğe giden Avustralyalılara saldıran iki sözde Türk’ün saldırısını anlatıyordu.
Hüzünlü olduğundan başka fazla bir şey anlayamamıştım.
Milli kimliklerinin oluşumunda rol oynadığından dolayı Avustralyalılar ve Yeni Zelandalılar Çanakkale Savaşı ile son derece ilgililer, hatta 1915’e takılı kalmışlar gibi bir durum söz konusu.
Böyle olunca benim de ilgi alanıma giriverdi. Çünkü iki sevdiğim ülkenin arasındaki zihinsel bağı geliştirmek hoşuma gitmeye başladı.
Çoğumuzun bildiği gibi, “ANZAK”, Avustralya ve Yeni Zelanda ordusunun kısa adıdır.
Bu orduya kısaca Anzak denir.
Anzak, ilk kez 1915’deTürklerle savaşmak için kurulmuş bir ordudur.
Peki, Türkiye’den yaklaşık 22bin km uzaklıktaki Avustralya ve Yeni Zelanda’nın bir ordusu yokken, hatta Avustralya halkı askere gitmeyi red ederken ne oldu da adeta birden bire Türklerle savaşmak adına bu ordu kuruldu ve savaşmaya geldiler ?
Bilindiği gibi bir emperyal güç olan İngiltere Birleşik Krallığının dünyanın birçok yerinde sömürgesi vardı. “Sömürge” sözcüğünden anlaşılacağı gibi sömürdüğü ülkelerin sadece doğal kaynaklarını değil silahlı gücünü de sömürüye ortak etmesi doğal olacaktı.
Ayrıca, İngiltere Birleşik Krallığının savaş propagandası konusunda üstüne yoktu.
1915’lerde propagandaları konusunda ne kadar başarılı olabilir ya da propagandanın ruhu ne kadar doğrular üzerine olabilir yukarıdaki propagandaya dair açıklamalardan anlaşılabilir.
HAKSIZ KAZANÇLAR KARŞILIĞINDA ÖLDÜRÜLEN MASUM İNSANLAR
Dünyandaki en eski savaş propagandalarından birisi ve en güzel örneklerinden olan Osmanlı ve Türkler üzerine kurgulanmıştı.
Bu kurgu o kadar güzel kurgulanmıştır ki 100 yıldan fazla zaman geçmesine rağmen henüz gerçek durum aydınlatılamamıştır, belki de, hiçbir zaman net olarak kanıtlanamayacaktır. Çünkü deliller ustaca yangın çıkarılarak yok edilmiştir.
Nerdeyse bir asır boyunca bu olay karanlıkta sır olarak kaldı.
Ta ki Prof. Dr. Ömer Ertur Avustralya’ya gidip olayın perde arkasını “Derin Nefret” adlı kitabında anlatıncaya kadar ;
“1915 yılının ilk gününde Avustralya’nın Broken Hill kasabasında bir terörist saldırı gerçekleştirildi. Ertesi günün gazeteleri iki Türk’ün bir piknik trenine baskın yapıp masum sivilleri öldürdüğünü yazdı.
Bu olay Avrupa Cephesi için gönüllü asker toplamakta zorlanan hükümetin işini kolaylaştırdı.
Binlerce Avustralyalı genç I. Dünya Savaşı’na katılmak ve Türklere karşı savaşmak için gönüllü oldu.
Çanakkale’ye Savaşmaya gelen Anzak askerlerinde bu olayın intikamını alma duygusu egemendi.
Halbuki Broken Hill’deki olayın Türklerle hiçbir ilgisinin olmadığı araştırmalar sonucunda kesinlik kazandı.
Ne var ki, zanlıların olay günü öldürülmesi ve tüm delillerin yok edilmesi işin iç yüzünün aydınlığa çıkmasını engelledi.”
Bu komplonun aydınlatılması için emek veren Ömer Ertur bir belgesel roman ile yazdıklarının haricinde bu konuda Türkler fazla bir kaynağa sahip değillerdi.
Hiçbir araştırma yapmadıkları gibi bu leke hala Türklerin üstünde yapışıp kalmıştır.
İşin ilginç yanı, bu lekenin adeta daha kalıcı yapmak adına ( tabiî ki kasıtlı olduğunu sanmıyorum) 1992’lerde Canberra Büyükelçilik yapmış bir elçimiz, 2000’lerin başında Melbourne Başkonsolosumuz da etrafındaki Türk dernekleri ve Melbourne’daki Türk göçmenlerin de desteği ile Broken Hill’de bir anıt dikilmesi için çaba sarf ettiler.
Ben de tam o dönemde (2002) Avustralya Gelibolu Dostluk Derneğini kurmuştum. Bu anıtın dikilmesi için bana da teklif getirilmişti. Tabi ki bu konunun ne olduğunu bilmediğim için şükür ki, kabul etmemiştim.
Sağduyulu Avustralyalı otoriteler izin vermeyince bu anıt iyi ki de dikilemedi. Düşünsenize 2 Afgan’ı Türk olarak propagandası yapılarak Türk düşmanlığını yapan bir propaganda ile tescilli katil olacaktık.
SONUÇ KİMİN İŞİNE YARIYORSA KOMPLONUN SORUMLUSU ODUR
Bir komplo olduğundan şüphe edilen bir konuda sonucun kime hizmet ettiğine bakılır. Sonuç kimin işine yaramışsa komployu düzenleyen de odur. 1915’de hükümet ile arası iyi olmayan ve mâden alanına gelip yerleşmiş Almanların çok olduğu bir yerde, Broken Hill’de pikniğe giden masum halka savaş açan Afganlının aslında Türk olmadığı kime nasıl anlatacaksınız ?
Hatta bu iki Afganlının da kandırılmış olduğu, her şeyiyle düşünülmüş bir komplo olduğunu, askere gitmeyen Avustralya’ların Türklerle savaşmak can atacak psikozuna dönüştüren bir planın olduğunu nasıl anlatacaksınız ?
KOMPLOLAR GERÇEK OLUNCAYA KADAR KOMPLODUR.
Tarihsel olarak tüm bu komploların aydınlatılması ne kadar zor ise, aynı yılda Türkleri sözde Ermeni soykırımı yaptığına inandırılan sıradan bir Ermeni vatandaşını, Ermeni Diasporasını ve Batı emperyalizmini yöneten Dünya Üst Aklının ikiyüzlülüğünün tekelinden hatta pençesinden kurtarmak da o kadar zordur. Zor olmasa benzer komplolar şimdi Ukrayna Rusya krizinde savaşmayı kabul eden halk tüm bunların planlı bir komplo olduğunu önceden anlamazlar mıydı ?
Peki bize ne yapmalıyız ?
Olup biteni nasıl doğru okumalıyız ? Sırandan çoğunluk olarak bizler ne yapmalıyız ? belki de ta başından her türlü İKİ YÜZLÜLÜĞE artık son demeliyiz, kimbilir ?
MART 2022
JULIA GÜL ARSLAN