Serhat Ararat | Arastirmaci yazar | serhatararat@hotmail.com
Geçmiste kitlesel destege sahip olan orgutlerin, saplantili politikalardan uzaklasilmadiginda baslarina ne geldiyse, bugun de PKK’nin basina o gelecektir. Silahlara veda etmeyip, siddet politikasinda israr ederse, PKK’yi bekleyen son bellidir : Toplumdan tecrit olma ve marjinallesme...
PKK’nin yuruttugu mayinli teror kampanyasi, belki 1980-90’li yillarla karsilastirildiginda, çok ciliz kaliyor. Ancak bugun yaptiklari, dun ona sempati besleyen çevrelerde çok daha ters tepkiler yaratiyor.
Siddet politikasi izleyen teror orgutlerinin kisir donguleri hep ayni senaryo çerçevesinde gelisir. İlk asamada buyuk ses getirirler. Ozellikle hakkini koruduklarini iddia ettikleri çevrelerde, kadro ve sempatizan destegi bulurlar. Ancak siddet politikasinda israrci olur, ekonomik, sosyal ve kulturel alanda yasanan olumlu gelismelerin onunu kesmeye kalkarlarsa, bu kitle destegini kisa surede kaybeder ve tepki toplamaya baslarlar.
Gazeteci Yazar Mehmet Ali Birand, Posta Gazetesi’ndeki kosesinde (9 Agustos 2005), PKK’nin siddet politikasi nedeniyle kitlesel destegini buyuk oranda kaybettigine ve PKK’nin bu kafayla gitmesi halinde kaybetmeye mahkum olduguna dikkat çekiyor ve orgutun yasadigi kisir donguyu irdeliyor ;
“PKK, 1980-90’li yillarda, sosyal, kulturel, politik ve ekonomik yonden geri kalmis bir kesim adina ortaya çikmisti. Bu kesimde hem korku, hem de sempati yaratmisti. Aslinda o yillarda yaptiklari da apaçik terordu. Çunku PKK’nin eylemleri sonucunda binlerce sivil hayatini kaybetti.
PKK, hem Turkiye, hem bolge, hem de dunyadaki kosullar sayesinde bir sure ayakta kaldi. Kosullar degisince de, 1998’den itibaren çoktu. Abdullah Ocalan yakalaninca orgut Kuzey İrak’a goçtu ve bir sessizlik donemine girdi.
Aradan geçen 6 yilda Turkiye’de yasanan degisiklikler, PKK’nin çok daha fazla guç kaybetmesine ve marjinallesmesine neden oldu :
Avrupa Birligi ile muzakerelere oturmak isteyen Turkiye, Kopenhag Kriterleri’ne uyum yasalarini çikartti. Kurt kokenli vatandaslarimizin en çok sikayet ettikleri kisitlamalar, yanlis uygulamalar degistirildi. Kurt kokenli kardeslerimizin etnik kokenleri, dilleri, kulturleri kabul edildi. Demokrasi alaninda son derece onemli reformlar gerçeklestirildi.
PKK’nin etkisizlesmesi uzerine Olaganustu Hal durumu kaldirildi ve Guneydogu Anadolu Bolgesi’nde yasayan halkimiz, uzun yillar suren terorun baskisi ve korkusundan kurtuldu. Hem de sosyal, ekonomik ve kulturel yonden nispeten daha iyi bir yasama kavustular. Tekrar terore donulmesini isteyen azinlik gruplar, toplum arasinda eski destegi bulamaz oldular.
Once 11 Eylul ve ardindan İslam adina gerçeklestirilen kanli eylemler, uluslararasi boyutta terore karsi kuresel bir kampanyanin baslatilmasiyla sonuçlandi. Artik terore elini bulastiranlara, kotu gozle bakiliyor.
ABD’nin Irak’i istilasi ve sonrasinda giderek yayginlasan direnis, bolgedeki dengeleri bozmaya basladi. Irak’in uçe bolunme olasiligi, Washington’da dahi konusulur oldu. Bu da, Turkiye’nin bolgedeki agirligini arttirdi.
Saddam doneminde, Ocalan ve PKK, bolgedeki Kurt hareketinin oyunculari arasindaydilar. Ocalan, liderlige oynar, Barzani ve Talabani’yi yozlasmis olmakla suçlardi. Bugun durum tamamen degisti. Barzani, Kurt milliyetçiliginin lideri konumuna girdi. Talabani ile birlikte, ABD’nin destegine sahipler. Talabani ve Barzani, siradan bir guç olarak gordukleri PKK’yi Kuzey İrak’ta istemediklerini açikça soyluyorlar.
Bu gelismelere karsilik PKK’nin, hala geçmiste yasadigini ve kendisini kisir donguden bir turlu kurtaramadigini ve marjinallestigini kolaylikla soyleyebiliriz.”
Birand’in da saptamalari dogrultusunda, siddet politikasinda israr eden PKK yonetimi sunu çok iyi bilmelidir ki, artik bolge halkindan eski destegi elde etmesi imkansiz. PKK, hala bazilarinin korktugu, bazilarinin sempati duydugu bir orgut olabilir. Ancak Turkiye’nin, AB surecinde demokratik reformlari hizla hayata geçirdigi bir donemde, orgutun silahli eylemleri yeniden baslatmasi, Turkiye kamuoyunu PKK’ya karsi birlestirmistir. Turk toplumu, eskiye oranla çok daha bilinçli ve etkili bir sekilde terore karsi çikmaya baslamistir.
PKK yoneticilerinin bilmesi ve gormesi gereken ikinci bir gerçek de, terore karsi kuresel mucadelenin yurutuldugu bir donemde, Avrupa Birligi’nin PKK’ya eskisi gibi ustu kapali destek vermeyecek olmasidir. Terorde israr eden PKK ile Turkiye’deki ekonomik/sosyal/kulturel sorunlari birbirinden ayirma konusunda çok daha duyarli olan AB, PKK ve uzantilarina yonelik sempatilerini kaybetmislerdir.
ABD ve AB, PKK ve uzantisi Kongra-Gel’i, teror orgutu listesine almislardir. Bugun Kandil Dagi’ni bazi nedenlerle dagitmayan ABD, yarin konjonktur degistigi anda, Kuzey Irak’ta PKK varligina son verecektir. Bunu, Barzani-Talabani’nin isini kolaylastirmak ve terorizmle mucadelede uluslararasi kamuoyundaki ciddiyetini/inandiriciligini yeniden kazanmak için yapacaktir. Ote yandan, eskiden orgute lojistik destek saglayan Suriye ve Iran da, PKK’yi teror orgutu olarak ilan ettiklerini açikliyorlar. Rusya da, terorizmle mucadelede iki ulke arasinda yapilan ikili anlasmalar çerçevesinde, PKK’ya kapilarini kapatmaya hazirlaniyor.
Bu gelismelerin yasandigi bir ortamda, siddeti tirmandirmaya çalisan ve teroru yeniden canlandiran PKK, aslinda bindigi dali kesiyor. Ancak AB sureci ilerledikçe, Turkiye’nin AB uyeligi somut hale geldikçe, ekonomik, sosyal ve kulturel alanda reformlar devam ettikçe ve bunlar uygulamaya geçirildikçe, PKK’nin marjinallesme sureci daha da kisalacaktir.
Unutulmamasi gereken en onemli nokta da, ne Guneydogu, ne Dogu Anadolu, ne de Turkiye’nin baska bir yerinde artik kimse silah sesi duymak istemiyor. Bir elde silah, bir elde zeytin dali politika yapmanin hayalini bu ulkede kuranlar, bir noktayi çok iyi bilsinler ki, bu yol bu ulkede artik kapanmistir. Birlikte yasama iradesi, Turkiye’de hep var oldu, bundan sonra da surecektir. Turkiye ; etnik koken ve din ayrimi gozetmeyen tum insanlarin gonullu birlikteliginin ulkesi olmaya devam edecektir.