Yazan: Rojhat Zozan

Turk siyasetinde yeni bir partilesme anlayisi, yeni bir siyasal kultur ve siyaset yapma tarzi iddiasiyla kuruldugu soylenen DTP, iddialarin aksine “Turkiye partisi” olmaktan uzaklasip etnik milliyetcilige dayali Kurt partisi olmustur.

DTP, Turkiye’de yasanan ekonomik, sosyal, siyasal ve kulturel sorunlari toplu bir sekilde gormekten uzak, Turkiye’nin butun insan zenginligini (hangi etnik kokenden olursa olsun) kucaklamak yerine sadece bolge halkina sozde destek vermek icin yola cikmis konumdadir.

Cumhuriyet tarihine baktigimizda, Kurtulus Savasi’nin Turklerle beraber Kurtler ve diger etnik kokenlerden gelen topluluklarin ortak direnisiyle basariya ulastigini gormekteyiz. Kurtulus Savasi’nin ilk adimi olan, Erzurum ve Sivas kongrelerinde Mustafa Kemal’in ilk basvurdugu kesim Kurtler olmustur. M. Kemal, 1924 yilina kadar yaptigi konusma ve degerlendirmelerde Turk ve Kurtlerin birligine, bu birligin esit haklar temelinde surdurulmesinin onemine yer vermistir. Amasya Protokolu’nde ki degerlendirmesinde de “Vatan, Turk ve Kurtlerin olusturdugu topraklardir” demektedir. Yine devamla “Kurtlerin serbest gelismelerini saglayacak sekilde, sosyal ve geleneksel haklar yonunden imtiyazlarina nail olmalarinin desteklenip, ... bu noktanin simdiden Kurtlerce bilinmesi hususu uygun goruldu ...” diyerek Turklerin ve Kurtlerin esit haklar temelinde birlikte yasamasinin geregine vurgu yapmaktadir.

Bu cercevede bakildiginda, 1921 Anayasasi da yerel kulturlere ozerklik taniyan karakteriyle, Turk ulusu yerine Turkiye ulusu seklindeki kapsayici tanimlamasiyla, cogulcu ve katilimci niteligiyle, yerinden yonetimlere tanidigi genis idari, mali ve yonetsel yetkiler nedeniyle Cumhuriyet tarihinin en demokratik anayasasi olarak hatirlanmaktadir. Cok partili siyasal hayata gecilmesiyle birlikte Turk demokrasisi belirli donemlerde kesintiye ugramis bunun sonucunda duzenlenen anayasalar tepki anayasasi olarak yururluge girmistir. 1961 Anayasasi’nin getirdigi asiri ozgurlukcu akimlar ve bunun sonucunda cikan teror olaylari ulkeyi kaos ortamina suruklemis, ulkenin dogusunda yasanan geri kalmislik ve gelir dagilimindaki adaletsizlikler Kurt sorununun dogmasina yol acmistir.

Kurt sorunu, Turkiye’nin en onemli ve can alici sorunu oldugu kadar, bolgesel ve uluslararasi bir sorun haline gelmis; bolgede yasanan bircok sorunun hem nedeni, hem de sonucu olmustur. Kurt sorunu, bu yonu ile acil olarak cozum bekleyen bir sorunlarin basinda gelmektedir.

Oysa Cumhuriyetin kurulusundan onceki Anadolu tarihi, Turklerle Kurtlerin iliski ve birlik icinde oldugunda iki halkin da kazandigina taniklik etmistir. Turkler, Alparslan’in liderliginde 1071’de Kurt halkiyla birlikte Anadolu’nun kapilarini acmistir. Osmanli İmparatorlugu 16. yuzyilda Kurtlerle iliski kurarak Misir’i fethetmis, dogusunu saglama alarak Bati’da ilerlemistir. M. Kemal 1920’lerde kimligini inkâr etmedigi Kurt halkinin da destegini alarak Kurtulus Savasi’ni kazanmis ve yeni Turkiye’yi kurmustur. Ancak daha sonra dis mihraklarin emperyalist oyunlari cercevesinde bu iliskiler bozulmus, cikarilan isyanlar sonucunda Turkiye bir turlu baris, huzur ve istikrar icinde olamamistir. Bu cografyada baris, huzur, istikrar ve gelismenin saglamanin yolu, Kurtlerle saglanacak adil bir baris ve hakkaniyete dayali ortak yasam iradesinden gecmektedir.

Tarihte en zorlu surecleri birlikte karsilamis Kurt ve Turk halki, Batili guclerin kiskirtmasi ile catismali ve sorunlu bir doneme girmislerdir. Kurtler, her hak talebini isyanlarla dile getirmis, siddeti ve teroru bir ifade ve hak arama seklinde kullanmislardir. İsin en aci tarafi uygulanan bu siddet, sorunlari cozemedigi gibi daha da karmasik hale getirmistir. Gunumuzde de gecerliligini ve onemini surduren bu yaklasim Kurt sorununun tarihsel alt yapisini olusturmustur.

Kisir dongu seklinde devam eden Kurt isyanlari Kurt sorununu cozumsuz birakirken, siyasi, ekonomik, sosyal ve kulturel alan olmak uzere; Turkiye’nin de gelismesini ve istikrarinin da onunde en buyuk engel olarak varliklarini surdurmustur.

Kurtler, Kurt sorununu cozememesinin faturasinin ne kadar agir oldugu son 35 yilda daha net bir sekilde gormus, bu gercegi Kurt kokenli siyasetciler, partiler ve burokratlar her gun itiraf etmislerdir. Bunun somut ornegi ise (herkesce kabul edilen) “PKK’ya karsi yurutulen savasta yuz milyarlarca dolar para harcanmistir” ifadesinde yatmaktadir. Bunlar sadece gozle gorulur rakamlardir. Sorunun cozumsuzlugunden dolayi harekete gecirilemeyen ve bilinmeyen diger kayiplar bunu kat be kat asmaktadir. Diger ulkelerin ekonomilerinin gerisinde kalmanin yarattigi imkân, zaman ve firsat kaybinin yol actigi ekonomik yuk ise en az bunlar kadardir. Ekonomik kayiplarin yaninda belki de daha kotu kayiplar ise sosyal ve kulturel alanda gerceklesmistir. PKK tarafindan yurutulen ve her firsatta “bolge halkina ozgurluk getirecegi” ileri surulen teror faaliyetleri, toplumu curutmus ve her turlu yolsuzlugun ortaya cikmasina yol acmistir. Ozellikle terore dayali yasanan ekonomik yolsuzluklar, bolge halkinda ahlaki cokuntuye yol acmis ve telafisi imkansiz yaralarin acilmasina neden olmustur. PKK’ya karsi yurutulen savas, Kurt toplumunun moral degerlerini yikmis, adeta Turk ve Kurt halki arasindaki tarihi baglari dinamitlemistir.

Goc sorunu tarihsel olarak bolgenin sosyo-ekonomik gelisim dinamiklerini surekli baltalayan en onemli olgulardan bir tanesidir. Turkiye’nin merkez-ceper sistemine gore isleyen “buyume ekonomisi” modeli sanayilesmenin belli sehir merkezlerinde toplanmasi sonucunu dogurmus, Bati illerinin ekonomik anlamda ceperi konumunda olan Dogu ve Guneydogu illerinden batiya dogru nufus, beyin ve sermaye gocu ozellikle 1960 ve 1970’lerde cok yogun olarak yasanmistir. Ekonomik sebeplerle yasanan bu goc dalgasi bolgelerarasi gelismislik farklarinin artmasina ve bolgenin ekonomik uretim ve ticaret acisindan durgunlasmasina sebebiyet vermistir.

1990’li yillarda bolgede yasanan teror olaylari neticesinde, devletin “guvenlik” gerekcesiyle bolgenin kirsal yerlesim birimlerinin cok onemli bir kismini bosaltmasi ekonomik degil askeri nedenlerin temel sebep oldugu cok buyuk bir goc dalgasi daha yaratmistir.

PKK terorunden dolayi milyonlarca insan hem Dogu ve Guneydogu Anadolu’nun buyuk sehirlerine hem de Turkiye’nin bati bolgelerindeki Istanbul, Izmir, Ankara, Mersin, Bursa ve Antalya gibi metropollere yigilmislardir. Bircogu kentsel hayata uyum saglamak icin gerekli olanaklara haiz olmayan bu insanlar yeni yasam alanlarinda buyuk uyum sorunlari yasamakta, egitim, saglik, barinma, istihdam gibi alanlarda cok ciddi sikintilar cekmektedir.

Cesitli kesimlerce, Kurt meselesinin onemli bir boyutunun bolgesel geri kalmislik oldugu ancak, bu geri-kalmisligin tarihsel olarak nasil uretildiginin analizi meselenin salt bir ekonomik mesele olmadigi, bu temelinde PKK terorunun yattigi one surulmustur.

Cumhuriyet tarihinin basinda, Turkiye’de en cok gelismis birkac il arasinda bulunan Diyarbakir’in 80 yillik Cumhuriyet tarihi sonunda icinde oldugu mevcut durum, ornegin sanayi istihdami acisindan 3. siradan 54. siraya kadar gerilemesi, bolgesel geri kalmisliga farkli bir bakis acisini getirmeyi zorunlu kilmistir. Mevcut bolgesel geri kalmisligin ortaya cikmasinda PKK’nin bolge halkina uyguladigi tehdit ve sindirme politikasi cok onemli olmustur.

Stratejik bir donusum geciren Kurt muhalefeti “catismadan uzlasmaya” siyasal soylemiyle Kurt sorununun isyan - catisma stratejisinden cikarilmasi gerektigini ve meselenin demokratiklesme, insan haklari ve anayasal vatandaslik gibi kavramsal - siyasal cercevelerde cozulebilecegini ifade etmis; bu dogrultuda silahli guclerini 1999 yilinda Turkiye sinirlarinin disina cikarmisti. Bu girisimini desteklemek ve iyi niyet gostergesi olarak biri silahlari ile birlikte dag kadrosundan, biride Avrupa kadrosundan olusan iki ayri “Baris Grubunu” Turkiye’ye gondermisti. Sozde Baris Grubu adi altinda “dagdan gelen” heyetler, PKK’li teroristlerin ihtiyaclarinin karsilanmasi amaciyla faaliyetlerde bulunmuslardir. Ozellikle agir hasta olan teroristler, tedavi olabilmek icin soz konusu gruplarin icerisine girmis ve boylelikle Turkiye “yasal yollardan” girmislerdir. Yurt disindan gelen sozde Baris Gruplari ise PKK’ya maddi destekte bulunmuslardir. Diger taraftan, 1999 – 2004 yillari arasinda PKK tarafindan ilan sozde ateskes surecinde ise, orgut militan kayiplarini ve lojistik eksiklerini tamamlamistir.

Basta Turk ve Kurt halklarinin tarihte surekli birlikte ve ittifak temelinde yasamis olmalari ve yine catismadan ziyade uzlasi zihniyetinin egemen olmasi bize sorunun cozumu icin guclu zemin sunmaktadir.

Kurtlerin kendi iclerinde sorunlarini cozmeleri ve PKK ile baglarini tamamiyla koparmalari halinde Kurt sorunu kendiliginde sona erecektir. Yaklasan genel secimlerde dikkate alindiginda, DTP’ye cok buyuk gorevler dusmektedir. DTP her seyden once PKK ile olan “gonul bagini” bir an once kesmeli ve yore halkinin ekonomik, sosyal, siyasal ve kulturel sorunlarini cozmeye yonelik politikalar uretmelidir. DTP, ancak bunu gerceklestirdiginde “belli bir zumrenin” degil, Turkiye’nin partisi olur ve siyasi sahnede gerekli sayginligini kazanabilecektir.